
YAŞAYAN EFSANE CLAUDIO ABBADO’NUN ASİSTANLIĞINI BAŞARIYLA SÜRDÜREN GENÇ ŞEFİMİZ ALPASLAN ERTÜNGEALP İLE SİZLER İÇİN KONUŞTUK
Bize son zamanlarda yaptıklarınızdan bahsedebilir misiniz?
Sorularınızı yanıtladığım şu sıralar Slovenya Radyo TV Senfoni Orkestrası ile bir seri konserin hazırlıkları için provalar yapmaktayım. 2006-2009 arası Savaria Devlet Senfoni Orkestrası’nın müzik direktörlüğünü yaptım ve 2009’dan beri farklı ülkelerde konuk şef olarak konser vermekteyim. Bir yıldır Claudio Abbado’nun müzik asistanı ve asistan şefi olarak çalışıyorum. Bu çok kapsamlı bir iş. Kendi konserlerimden kalan bütün zamanımı Abbado’nun yanında geçiriyorum. Konser verdiği orkestralar ile çalışmak ve prova yapmanın yanında, konuk olarak bulunduğumuz mekanlarda sahne düzeni, ışıklandırma ve benzeri ön hazırlıkları da denetlemekten sorumluyum. Her konser için kullanılan orkestra materyalinin bütününü gözden geçirme ve düzeltme, Abbado’nun arzuladığı değişikliklerin notalara aktarılması ve denetlenmesi de benim görevlerim arasında. Çok heyecan verici. İleride umarım kapsamlı bir yazıda detaylara girebiliriz.
Maestro Abbado ile yollarınız ne şekilde kesişti? Kendisini bize biraz anlatır mısınız?
2011 Mart ayında Japonya’da, depremin hemen akabinde bir konser turundaydım. Telefonum çaldı ve Nisan başında serbest olup olmadığım soruldu. Abbado yanına çağırıyormuş! Hemen davetini kabul ettim, Abbado’nun kendi notalarının kopyaları, Tokyo’daki otele ben varmadan geldi ve Avrupa’ya dönüş yolunda Abbado ile yapacağım ilk projeye hazırlanabildim. Eve vardıktan üç gün sonra beni Bologna’daki evinde kabul etti. Eserleri konuştuk, orkestrasyonu tartıştık, yemek yedik, yine çalıştık, dondurma yedik, sonra akşam üzeri kısa bir yürüyüş yaptık. Çok efendi, kibar ve mutevazı biri. Öyle ki geçen hafta bana konserinin ilk eserini devrettiği için teşekkür ettiğimde “Hayır, hayır, ben teşekkür ederim yönettiğin için.” dedi!
Böyle bir isim ile çalışmak size mesleki anlamda neler katıyor? Ayrıcalıkları var mıdır? Ya da avantaj/dezavantajları nelerdir?
Yaşayan efsane bir şef ile aynı havayı solumak, birlikte yemek yemek, havadan sudan konuşmak, yeri geldiğinde edebiyat ve diğer sanat dallarına atlamak, onunla aynı sahne ve konseri paylaşmak insana kelimelerle anlatılamayacak kadar çok şey katıyor.
Geçtiğimiz sene içerisinde hangi orkestra ve isimlerle çalışma fırsatı buldunuz?
Şimdiye kadar Maggio Musicale Fiorentina, Orchestra di Santa Cecilia Roma, Orchestra Mozart, Mahler Chamber Orchestra gibi orkestralar ve Martha Argerich, Maria Joao Pires gibi isimlerle birlikte çalıştım. Önümüzdeki dönemde Berlin Filarmoni Orkestrası, Lucerne Festival Orkestrası, La Scala, Parma Operası, İsveç Radyo korosu, Arnold Schoenberg korosu, Radu Lupu, Maurizio Pollini, Isabelle Faust, Anne Sofie von Otter, Daniel Barenboim ve bir çok şaheser şancı ile çalışmalarım olacak. 2013’te bu çalışmalara Abbado’nun en yeni orkestrası Orchestra Mozart ve şu anda isimlerini veremeyeceğim başka orkestralar ile kendi konserlerim de eklenecek.
Abbado ile çalışmalarınız esnasında yaşadığınız ilginç bir deneyimi bizler ile paylaşabilir misiniz?
En büyük sürpriz geçtiğimiz günlerde haberi çıkan Egmont: Abbado, konserine 2 saat kala (akustik provaya girmeden hemen önce) beni telefonla arayıp prova sırasını değiştirdiğini söyledi. Buna göre provaya Mozart Konçerto ile başlayacak, sonra Schubert senfoniyi yönetecekti. Sonra da Egmont’un provasını benim yapmam gerektiğini söyledi. Şaşırdım. “Nasıl uygun görürsen” dedim. Bunun hemen üzerine, “Konsere de sen başlarsın, Egmont’u yönetirsin” dedi. “Peki,” dedim, “patron sensin”! Böylelikle hayal bile edemeyeceğim şey gerçekleşti. Aynı konseri ve sahneyi kendisiyle paylaştım.
Şeflik mesleğini müzisyenlerin dünyasında nasıl bir yere koyuyorsunuz?
Bizler, yalnız kurtlarız. İstesek de orkestra müzisyenleri gibi yakın dostluklar kuramayız. Müzik paylaşımımız, oda müziği yapan müzisyenlerinki gibi de olamaz. Aslında şeflerin yeri ve konumu çok düşündürücü, hassas, riskli ve bir o kadar da sahtekârlığa açık. Ne yazık ki günümüzde mesleğin bu yönünü kötüye kullananların sayısı son 100 yıla baktığımızda inanılmaz arttı. Bu, mesleğimizin saygınlığını yitirmesine de yol açıyor. Eline “sopa” alan şef oluyor.
Sizce bir şefin sahip olması gereken vasıflar, bu mesleğin “olmazsa olmazları” nelerdir?
Japon NKH Senfoni Orkestrası -ki dünyanın önemli 1. sınıf orkestralarındandır- başkemancısı arkadaşım, Japonya turundayken bana şöyle dedi: “Bir şef seslendirdiği eserin bestecisine en yakın olan kişidir. O besteciyle özdeşleşebilecek, onunla eş olabilecek bütün niteliklere sahip olmalıdır”. Siz düşünün artık bunlar hangi nitelikler.
Konser takviminiz hakkında bizleri bilgilendirebilir misiniz?
2011 Nisan ayından beri Abbado ile çalışma yoğunluğum çığ gibi büyüdü ve 2012 için fazla konser kabul edemedim. Bir anda 2012 ve 2013 yılları (sezon değil, yıllar) tamamen doldu. Önemli birkaç konser dışında bir çok teklifi ertelemek zorunda kalıyorum. Eskiden severek çalıştığım bazı orkestralara 2013 sonu ya da 2014 için tarih verebiliyorum. Bu arada acil bir durum olup bir şefin yerine çağrılmam da söz konusu. Hatta bu tür kesinlik kazanmış durumlar da var. Bu tür davetleri mümkün olduğu kadar geri çevirmemeyi prensip edindim. Umarım bir sonraki söyleşimizde sizlerle daha nice ilginç haberi paylaşabilirim.